T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
SAMSUN / İLKADIM - Gazi Ortaokulu

ÖĞRENCİLERDEN BEKLENEN DAVRANIŞLAR

 

Davranış bozukluğu:

Davranış bozukluğu, geniş bir kontrolsüz davranışlar yelpazesini içerir. Bunlar, karşımızdaki kişilerin en temel haklarının ve genel olarak toplumsal kuralların ihlal edildiği davranışlardır. Bu tip davranışlar, çoğunlukla, kanunlar önünde de suç teşkil eden tutum ve hareketlerdir.

Kötü davranış örnekleri:

·       Dedikodu yapmak

·       İnsanları birbirlerine kötülemek

·       İftira atmak

·       Hırsızlık yapmak

·       İnsanları küçümsemek

·       Başkalarına yukarıdan bakarak küçük görmek

·       Alkol ve sigara kullanmak

·       Kavga etmek büyüklerin sözünü dinlememek

·       Bencil ve öfkeli davranmak

·       Kalp kırmak ve üzmek

·       Misafirlere kötü davranmak

·       Kin beslemek

·       Gösteriş yapmak

·       Tutarsız davranmak

·       Dargın olarak kalmak

·       Böbürlenmek

·       Nankörlük yapmak

Sevgili öğrenciler, sizleri burada “kötü davranışlar, öğretmenlere yapılan saygısızlıklar, dersin işlenişini bozmak” gibi konularla ilgili olarak öğretmenlerden ve okul idarecilerden alınan bilgiler doğrultusunda topladık.

Toplumdaki her bireyin konuşmaya ve anlaşılmaya ihtiyacı vardır. İnsan olmanın gereklerinden biri toplumda saygı görmek, kabul görmek ve anlaşılmaktır.

Kötü davranışın tanımını az önce yaptık. Şimdi nelerde hoşlanmadığınızı, nelere kızdığınızı açık açık konuşacağız.

Kötü davranış sergileyen gençlerin bazı ortak özellikleri vardır. Bunlar genel olarak kısaca şunlardır:

·     Ailevi sorunlar (anne-babanın ayrı oluşu, anne veya babanın vefat etmiş olması, aile içi şiddet gibi)

·     Maddi sorunlar (ailenin gelirinin yetersiz olması veya hiç olmaması, babanın işsiz olması gibi)

·     Sağlık sorunları (çocuğun sağlık sorunlarının olması veya aileden herhangi birinin önemli sağlık sorununun bulunması)

·     Eğitim-öğretim temelinin iyi olmaması ve derslerinin kötü olması

İlk önce biz sizlerden ne gibi davranışlar bekliyoruz, onlardan bahsedelim:

·     Okula ve derslere düzenli devam edip başarılı olmanızı bekliyoruz.

·     Bütün okul arkadaşlarının kendisi gibi Türk toplumunun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bireyi olduklarını unutmamanızı, onur ve haklarına saygı göstermenizi bekliyoruz.

·     Öğretmenlere, okul yöneticilerine, görevlilere, arkadaşlarınıza ve çevrenizdeki kişilere karşı saygılı ve hoşgörülü davranmanızı bekliyoruz.

·     Doğru sözlü, dürüst olmanızı, yalan söylememenizi bekliyoruz.

·     İyi ve nazik tavırlı olmanızı, kaba söz ve davranışlardan kaçınmanızı bekliyoruz.

·     Okulda yapılacak sosyal ve kültürel etkinliklere katılmanızı bekliyoruz.

·     Kitapları sevmenizi, korumanızı, okuma alışkanlığı kazanmanızı bekliyoruz.

·     Çevrenin doğal ve tarihi güzelliklerini, sanat eserlerini korumanızı ve onları geliştirmek için katkıda bulunmanızı bekliyoruz.

·     İyi işler başarmak için çok çalışmaya ve zamana muhtaç olduklarını unutmamanızı, geçen zamanın geri gelmeyeceğinin bilincinde olmanızı bekliyoruz.

·     Millet malını, okulunu ve eşyasını kendi öz malı gibi korumanızı bekliyoruz.

·     Sigara, içki ve diğer bağımlılık yapan maddeleri kullanmamanızı ve bu maddelerin kullanıldığı ortamlardan uzak durmanızı bekliyoruz.

·     Fiziksel, zihinsel ve duygusal güçlerini millet, yurt ve insanlık için yararlı bir şekilde kullanmanızı bekliyoruz.

·     Yasalara, yönetmeliklere ve toplumun etik kurallarına, millî, manevî ve kültürel değerlere uymanızı bekliyoruz.

Peki, siz okuldan neler bekliyorsunuz?

Çaresiz olduğunuzu düşünüyorsanız, işte size bir hikâye:

7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı.

8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı.

10 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi.

17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.

24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı. 25 yaşında sürgüne gönderildi.

27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı kendisinin de üyesi olduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu. Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.

30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman işgalinden kurtarmaya çalışırken, doğduğu şehir düşmanların eline geçti.

30 yaşında amiri onu kendisinden uzaklaştırmak için başka görev almasını sağladı. Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. Aylarca boş kaldı.

37 yaşında böbrek hastalığından Viyana’da iki ay hasta ve yalnız halde yattı.

37 yaşında komutan olarak yeni atandığı ordu dağıtıldı.

38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevden alındı.

38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı. Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.

38 yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkartıldı.

38 yaşında en yakın beş arkadaşından üçü, onun kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.

39 yaşında idam cezasına çarptırıldı. Sonra ne mi oldu?

42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı oldu. Bu hikâye, Mustafa Kemal Atatürk’ün öyküsüdür.

Birkaç başarı hikâyesi daha:

Japon çocuğun tek hayali çok ünlü bir karateci olmaktı. Fakat ailesi buna izin vermezdi. Bir gün talihsiz bir kaza sonucu çocuk sol kolunu kaybetti.

Ailesi çocuğun moralinin çok kötü olduğunu görünce ona bir karate hocası tuttu. Hoca ilk dersinde çocuğa karşısındakini sağ koluyla tutup üstünden savurmayı gösterdi. Hatta ikinci, üçüncü ve sonraki bütün derslerde hep aynı hareketi yapıyorlardı.

Çocuk bir gün hocasına “Hocam ben çok sıkıldım, artık başka hareketlere geçsek…” dedi. Hoca ise bunu kabul etmeyerek dünyada bu işi en hızlı yapan kişi olmadıkça bitirmeyeceğini söyledi. Çocuk o kadar hızlanmıştı ki, hocasını bile göz açıp kapayıncaya kadar yerden yere vuruyordu. Bir gün hoca elinde bir kâğıtla geldi kâğıtta çocuğun gençler karate şampiyonasına katılabileceği yazıyordu.

Çocuk çok şaşırdı. Ertesi gün salonda ilk rakibinin karşısına çıkacakken heyecanla hocasına sordu, “Hocam bu iş nasıl olur? Ben sadece tek hareket biliyorum kesin kaybederim.” Hocası ise “Sen sadece hareketi yap.” cevabını verdi.

Çocuk ringe çıktı ve hareketiyle rakibini eledi. Hatta tek hareketle finale kadar çıktı. Finalde karşısında kendisinin iki katı birisi vardı. Önce çok korktu ama gene bildiği hareketi yaparak son rakibini de yendi ve şampiyon oldu.

Sevinçle hocasının yanına koştu ve sordu “Hocam nasıl olur anlamıyorum, sadece bir hareket biliyorum, tek kolluyum ve şampiyon oldum.” Hocası çocuğa baktı ve dedi ki, “Senin yaptığın hareket karatedeki en zor hareketlerden biridir. Ve bir tek savunması vardır o da, rakibin sol kolunu tutmak.”

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 12.04.2019 - Güncelleme: 16.01.2024 09:02 - Görüntülenme: 475
  Beğen | 0  kişi beğendi